Şekil-1 : Psikosomatik Bozukluklar[1]
Yunanca “psyche” (ruh) ve “soma” (beden) kelimelerinden türetilmiş olan ve “zihnin bedeni nasıl etkilediğini” ifade eden “Psikosomatik” terimi, ilk kez Alman psikiyatrist Heinroth tarafından 1818 yılında kullanılmıştır. Bu tarihten yaklaşık bir asır sonra, 1922 yılında ise Avusturyalı psikiyatrist Felix Deutsch “Psikosomatik Tıp” kavramını literatüre sunmuştur.[2]
Psikosomatik bozukluklar en temel anlamıyla psikolojik bozuklukların kendilerini bedende göstermesidir, bu nedenle somatizasyon (bedenselleştirme) ismiyle de anılmaktadır. Psikosomatik hastalıklarda, gerilime uğramış bir sistemde, beden, semptom çıkarmaya en yatkın organı seçerek, o organın çalışmasını bozarak boşalım bulup, artık hasta biçimde bile olsa dengesini yeniden başka bir biçimde kurmaya çalışır. Psikolojik kaygı ve çatışmalarını beden diliyle ortaya koyan, yani ‘organ dili’ni kullanan hastalar psikosomatik bozukluk tanısını almaktadır. [3] Bireyin işlevselliğini bozan ya da bozma potansiyeli taşıyan durumlara “stres” adı verilir. İnsan vücudu ise strese karşı fizyolojik, davranışsal ve bilişsel tepkiler verebilir. Stresten kaçmak ya da stresle savaşmak isteyen günümüz insanında çeşitli hastalıklar, yani psikosomatik bozukluklar ortaya çıkar.
Fiziksel ve ruhsal stresin, depresyonun ve anksiyetenin; insan vücudunu psikofizyolojik olarak büyük ölçüde etkilediği bilinmektedir. Bu psikofizyolojik yanıtlar temel olarak nöral, endokrinolojik ve immünolojik olmak üzere üç farklı mekanizma üzerinden gerçekleşir.
Strese karşı verilen nöral yanıtların temelinde dopamin, serotonin ve norepinefrin gibi katekolaminler yer alır.
Endokrinolojik yanıtlar ise temelde Hipotalamo-pituiter-adrenal (HPA) aksın uyarılması yolu ile gerçekleşse de prolaktin hormonu üzerinden de gerçekleşebilir.
İmmünolojik yanıtlar ise hem doğal hem de edinsel immün sistem için glukokortikoidlerin immün işlevleri baskılaması sonucu gerçekleşir.
Bu mekanizmalar yolu ile artan allostatik yük; bireylerin savunma mekanizmalarının yeterli olduğu durumlarda geri döndürülebilir iken, yetersiz olduğu durumlarda ise homeostatik dengenin bozulmasına ve psikosomatik bozuklukların ortaya çıkmasına yol açar.[2]
Dünyadaki istatistiklere göre insanların en az %2-3'ünde psikosomatik organ hastalıkları bulunmaktadır. Çeşitli dallardan hekimlere başvuran hastaların yarıdan fazlası en az bir psikosomatik hastalığa sahiptir.
Sistemli araştırmalardan elde edilen kanıtlar psikolojik ve davranışsal faktörlerin; diabetes mellitus, dermatolojik bozukluklar, gastrointestinal bozukluklar, kardiyovasküler hastalıklar, böbrek hastalıkları, onkolojik hastalıklar, nörolojik sorunlar, solunum ve romatolojik bozuklukları da içinde olmak üzere hemen hemen tüm önemli hastalık kategorilerinde tıbbi sorunların seyrini olumsuz etkileyebileceklerini göstermektedir.[4]
Ani kardiyak ölümleri, bağırsak sendromları, stres ve korku nedeniyle gerçekleşen astım atakları, hiperventilasyon sendromu, çocukluk döneminde şiddete maruz kalmış kadınlarda hiperprolaktinemi ve galaktore gelişmesi, birçok deri hastalığı, stres karşısında zayıflayan immün sisteminin Romatoid Artrit ve Sistemik Lupus Eritematozus gibi hastalıkları tetiklemesi, migren ve gerilim tipi baş ağrıları psikosomatik bozukluk olarak sıralanabilecek bazı hastalıklardır.
Tedavi sürecinde hastaların genel stres seviyesinin azaltılması ve koruyucu faktörlerin artırılması önemlidir. Bunu sağlamak adına psikiyatristler ya da diğer branş hekimlerini hastalarını hayatlarında oluşabilicek değişiklikler konusunda motive edici olmalı ve değişim karşısında hastalarının uyum yeteneğinin artırılması sağlamalıdır.
Psikosomatik bozuklukların tedavisi temel olarak psikoterapiler ve farmakoterapiler olmak üzere iki başlık altında değerlendirilebilir.
Psikoterapiler; Farmakoterapiler;
Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT), Psikotrop ilaçların; peptik ülser,
Psikanalitik Terapi, kronik ağrı gibi çeşitli psikosoma-
Psikodinamik Psikoterapi, tik bozuklukların seyir ve sonucu-
Psikoeğitim ve Hastalığa Özgü Eğitim Programları, nu olumlu yönde etkileyebileceği
Kendi kendine gözlem, bilinmektedir. İlaçlar;
Gevşeme egzersizleri, Antidepresanlar, benzodiazepinler
Hipnoz, sedatifler,/hipnotikler, antipsiko-
Biofeedback. tiler.
Bunlara ek olarak sağlıklı bir yaşam tarzı, düzenli ve yeterli uyku, egzersiz, sağlıklı beslenme, alkol, sigara ve kafein kullanımından uzak durmak gibi değişikliklerle stres seviyesinin düşürülmesi de bu tarz psikosomatik bozuklukların tedavisinde önemli bir rol oynar.[2]
KAYNAKÇA
1. Erişim Adresi: https://www.hipnoterapi.com/psikosomatik-nedir/ (Erişim Tarihi: 01.09.2022)
2. Menkü, B. U. R. A. K., & Coşar, B. E. H. Ç. E. T. (2021). Psikosomatik Bozukluklar.
3.Çetin, C. & Bağcı Kurt, N. (2016). Mobbing ve Sonuçlarından Biri: Psikosomatik Belirtiler . Afyon Kocatepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi , 18 (2) , 29-49 . Retrieved from https://dergipark.org.tr/en/pub/akusosbil/issue/31333/339799
4.Güleç M. Y. Psikosomatik Hastalıklarda Mizaç ve Karakter. Psikiyatride Güncel Yaklaşımlar - Current Approaches in Psychiatry. 2009; 1(3): 201-214.
Kommentarer