Tüberküloz hastalığı, farklı zamanlarda ve toplumlarda beyaz veba, phthisis, ince hastalık ve verem gibi farklı isimlerle anılmıştır. Hastalığın bu birbirinden değişik isimlerinin ortak anlamlarının zayıf düşmek, erimek ve tükenmek olduğu belirlenmiştir. Milattan önceki yıllarda yazılan Hammurabi Kanunlarına bakıldığında tüberküloz hastalığının, henüz tam olarak teşhis edilememiş olmasına rağmen, o dönemin mistik anlayışı dışında ilahi bir ceza olarak algılandığı görülmektedir [1].
Tüberkülozun tanımlanması Robert Koch’un tüberküloz basilini keşfetmesiyle olmuş ve bu çalışmalarıyla Nobel ödülü almıştır. Bu çalışmalarla birlikte bakteriye Bacterium tuberculosis denmiş ancak daha sonra bakterinin ismi Mycobacterium tuberculosis olarak değiştirilmiştir.[1] Mycobacterium tuberculosis bakterisi patojen bir bakteri olup oluşturduğu enfeksiyonlarla insanlarda tüberküloz (verem) hastalığına sebep olmaktadır. Bakterinin enfekte olduğu kişinin öksürmesi, konuşması veya hapşırmasıyla bakteri havaya saçılmakta ve bakteri sağlıklı bireylere solunum vasıtası ile bulaşabilmektedir. Çatal, kaşık, tabak, bardak ya da giysi gibi nesnelerle bakteri bulaşması gerçekleşmemektedir [2,4].
Enfeksiyonun büyük bir kısmı akciğerlere yerleşerek farklı semptomların oluşmasına neden olmaktadır. Akciğere bağlı tüberkülozun semptomları öksürük, ateş ve kilo kaybıdır. Öksürüklerin uzun süreli olması sonucunda hastalarda kanlı balgam da görülebilmektedir. Akciğer dışında farklı organlarda ya da bölgelerde de enfeksiyon oluşabilmektedir. Bu enfeksiyonların en öldürücü olanı akciğerlerde olmakta ve M.tuberculosis’ in akciğerlerde uzun süre yaşayabilme özelliğiyle dünya genelinde ciddi sağlık sorunları oluşmuş ve günümüze kadar devam etmiştir [2].
Bakterinin vücuda girdikten sonra hastalık yapma süresi insanların vücut direncine göre değişmektedir. Özellikle AIDS hastalığının vücut direncine verdiği ciddi hasar, tüberküloz hastalığının vücutta gelişmesine yardımcı olmaktadır. Ayrıca şeker hastalığı ve böbrek hastalığı, bazı kanserler ve bağımlılıklar bu hastalığın gelişmesine yol açmaktadır. Enfekte olan kişi tedavi edilmediği sürece organlarında hasar oluşmakta ve bu hasarın artması öldürücü olabilmektedir [4].
18. ve 19. yüzyıllarda sanayi devrimiyle beraber yoksul ve kalabalık kesimlerde beslenmenin kötü ve yetersiz olması, tüberküloz (verem) hastalığının yayılmasına sebep olmuştur. Bu dönemlerde Avrupadaki şehirlerde yaşayanların %70’nin vereme yakalandığı bilinmekte olup edebiyatçılar tarafından eserlere dahi konu olmuştur [1]. Hatta bu dönemde romantizm tüberküloz hastalığıyla özdeşleşmiş ve yeni bir akım oluşmuştur. Neredeyse tüm edebiyatçılar ve sanatçılar romantik olma modasına ayak uydurmak için kendilerini tüberküloz hastalığına yakalanma ve ölme zorunluluğunda hissetmişlerdir. Bu hastalıkla ölüme anlam katmaya başlamış ve mezar edebiyatını oluşturmuşlardır. [3] Tüberküloz hastalığından ölen yazarlardan bazıları Moliere, Anton Çehov, Franz Kafka, Anne-Emily-Charlotte Bronte kardeşlerdir. Ayrıca müzisyenlerden de Frederick Chopin, Frederich Schiller, Nicolo Paganini de bu hastalıktan ölenler arasındadır [1].
Tüberküloz hastalığı sebebiyle ölüm sıklığı ilaçların bulunmasıyla azalmış ve hastaların neredeyse hepsi Verem Savaşı Dispanserleri merkezlerinde başarılı bir şekilde tedavi olabilmektedir [4].
Kaynaklar
1. Seber. E. (2010) Tüberkülozun Dünü. ANKEM Dergisi. 24(Ek 2):52-60.
2. Pieters J. (2008). Mycobacterium tuberculosis and the macrophage: maintaining a balance. Cell host & microbe, 3(6), 399–407.
3. https://oggito.com/icerikler/edebiyatta-verem-tuberkuloz/63321. Erişim Tarihi: 18.06.2021.
4. https://verem.org.tr/verem-tuberkuloz. Erişim tarihi: 18.06.2021.
Comments