top of page
Seval Demirci

Bir Kemik Hastalığı : Osteoporoz


Günümüzde bilim ve teknolojideki gelişmelere paralel olarak insan ömrü uzamıştır. Ancak bu durum, yaşlanmaya bağlı birtakım problemleri de beraberinde getirmiştir. Bunlar arasında belki de en ciddi sonuçlara varan sağlık problemi osteoporozdur. Halk arasında ‘kemik erimesi’ olarak da bilinen osteoporoz bir başka deyişle 20. yüzyılın evrensel hale gelmiş bir kemik hastalığıdır[1].

Osteoporoz; kemiklerin mineral yoğunluğundaki azalma ve kemik dokusunun miktarındaki düşme sonucu kemiklerin kırılganlaşması, diğer bir ifadeyle kemiklerin içinin boşalıp erimeye başladığı metabolik bir hastalıktır. Bu hastalıktan en çok etkilenen grup hiç şüphesiz menopoz sonrasındaki kadınlardır. En sık rastlanan sonucu ise kalça ve kol kırıklarıdır[2].


Kemik Anatomisi


Şekil: Kemiğin anatomik yapısı[2*]


Kemik erimesinin daha net anlaşılabilmesi için öncelikle kemiklerimizin yapısını daha yakından tanımamız gerekir. Kemiklerimiz son derece dinamik yapılı, asla durağan olmayan bir şekilde sürekli kendi içinde yapım ve yıkım faaliyetlerini eş zamanlı yürüten vücudun destek elemanlarıdır. Ayrıca dişlerimizin mina ve dentin tabakasından sonra gelen en sert dokudur. Kemiğin yapısını inceleyecek olursak, kemikler damar ve sinirler açısından olduça zengin, kemik doku, kemik iliği ve bunları sarmalayan bir bağ dokusundan meydana gelir. Kemik dokusu, vücuttaki mevcut kalsiyumun % 99’unu depolar. Gerektiğinde kalsiyumun kemikten salınması; sinir sistemi sinyallerinin iletimi, kas hareketleri, membran geçirgenliği gibi birçok hayati fonksiyonu sağlamış olur. Kemik iliği ise vücudun kan üretim merkezidir[3].


Kemik yapısını sert ve süngerimsi doku olarak iki sınıfa ayırabiliriz. Sert kemik yapısı, kemiğe mekanik özelliklerini sağlar ve sarı kemik iliğini bulundurur. Süngerimsi kemik yapısı, sert kemik yapısına nispeten daha yumuşaktır. İçerisinde kırmızı kemik iliği bulunur[3].


Kemik dokusu hücreleri üç çeşittir: osteosit, osteoblast ve osteoklast. Osteositler, kemik hücrelerinin % 90-95’ini oluştururlar. Kemik dokusunun canlılığını sağlarlar. Osteoklastlar, kemik yapımı sırasında oluşurlar ve sonrasında yok olurlar. Bunlar kemik dokusunu yıkıma uğratan hücrelerdir. Osteoblastlar, kübik formda bulunan ve kemik oluşumu fonksiyonuna sahip hücrelerdir. [3].


Osteoporozun Sınıflandırılması

Osteoporoz, primer ve sekonder olmak üzere iki sınıfa ayrılarak incelenir[1].

  • Primer Osteoporoz

İleri yaşa bağlı olarak gelişen osteoporoz türüdür. Östrojen hormonu eksikliği, kalsiyum emiliminde sorun, vitamin ve mineral eksikliğinden dolayı gelişebilir[1].

  • Sekonder Osteoporoz

Sekonder osteoporoz, kronik böbrek ve karaciğer hastalıkları, testesteron eksikliği, hipertiroidizm gibi sebepler sonucunda meydana gelir. Bu gibi hastalıkların seyri sırasında kemik gelişimindeki olumsuzluklara bağlı olarak kemik kırıkları oluşur[1].


Osteoporozun Risk Faktörleri, Tanı ve Tedavisi


Sanılanın aksine osteoporozun asıl sebebi tek başına kalsiyum eksikliği değil, kollajen yapımındaki bozukluktur. Bu sebeple kemiklere aşırı miktarda kalsiyum yüklemek doğru bir yaklaşım değildir. Sorunun kaynağına yönelik olarak kollajen yapımının tekrar düzenlenmesi gerekir. Bunun için de yaşlanmış kollajen yıkılmalıdır[4].


Osteoporoz için kollajen yapısındaki sorunların en büyük risk faktörü olarak bilinmesinin yanında pekçok farklı risk faktörü de vardır. Bunlar; protein alımında yaşanan eksiklik, insülin direnci, hareketsiz ve pasif yaşam, ileri yaş, bağırsak mikro ortamındaki değişiklikler, çeşitli mineral eksiklikleri, alkol ve sigara kullanımı olarak sayılabilir. Osteoporoz sonucunda, hastanın kemik yapısında boşluklar meydana gelerek kemiklerin mekanik gücü azalarak kırılganlığı artar. Kemiklerde delikli bir görüntü oluşur[4].


Kemiklerimiz, vücudumuzu ayakta tutan destek elemanlarımızdır. Dolayısıyla kemiklerde meydana gelebilecek osteoporoz hastalığı kişinin iskelet sisteminin yapısında bozulmalar, ufak bir darp ve düşme sonucu kemiklerde kırılma ve ağrı şeklinde kişinin yaşam kalitesini düşürebilecek sonuçlar doğurabilmektedir. Bu hastalığın tanısında Dünya Sağlık Örgütü’nün osteporoz tanımına uygun olarak hastanın kemik mineral yoğunluğu ölçülür. Osteoporoz tedavisi ile amaçlanan kemiklerin dayanım gücünü arttırarak kırılmaların önüne geçmektir. Hastalara farmakolojik ve farmakolojik olmayan olmak üzere iki çeşit tedavi uygulanmaktadır. Tedavide bifosfonatlar, kalsiyum, D vitamini takviyesi, hormon tedavileri, egzersiz ve fizik tedavi uygulanabilir[4].


Kaynakça:

  1. Yanıkkerem, E., Çalık, C., Osteoporoz: Bir Gözden Geçirme, Ege Üniversitesi Hemşirelik Yüksek Okulu Dergisi, (2003).

  2. Kışlak, P., Genç, F., Osteoporoz ve Tedavisi, Lectio Scientific Journal of Health and Natural Sciences, Volume 3, (2019).

  3. Topaloğlu, U., Ketani, M. A., Güney Saruhan, B., Kemik Doku ve Kemikleşme Çeşitleri, Dicle Üniversitesi Veteriner Fakültesi Dergisi, (2017).

  4. Osteoporoz ve Metabolik Kemik Hastalıkları Tanı ve Tedavi Kılavuzu, Türkiye Endokrinoloji ve Metabolizma Derneği, (2019)

Görseller

  1. [1*]https://www.ntv.com.tr/saglik/kemik-erimesi-osteoporoz-genetik-kaynakli-olabilir,Zhdb7q5NdES00W2_GbNldg , Erişim Tarihi 02/03/2021

  2. Günümüzde bilim ve teknolojideki gelişmelere paralel olarak insan ömrü uzamıştır. Ancak bu durum, yaşlanmaya bağlı birtakım problemleri de beraberinde getirmiştir. Bunlar arasında belki de en ciddi sonuçlara varan sağlık problemi osteoporozdur. Halk arasında ‘kemik erimesi’ olarak da bilinen osteoporoz bir başka deyişle 20. yüzyılın evrensel hale gelmiş bir kemik hastalığıdır [1].

96 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comentários


bottom of page